30 Nisan 2012 Pazartesi

Medya'ya Eleştirel Yaklaşımda Sorulabilecek 5 Temel Soru

08.10.2011 tarihli Fanatik ve Fotomaç gazetelerinde Almanya ve Türkiye'nin karşı karşıya geldiği maçtan bahseden haberleri 5 temel soruya göre inceleyelim.



1) Medya aracılığı ile bu mesaj niye bana- bize gönderiliyor?
-Gönderilme tarihinde güncel ve milli bir olay olması dolayısıyla mesaj gönderilmiştir.
2) Bu mesajı kim yarattı, yaratılmasını istedi?-Dönemde halk tarafından milli bir bilinç uyandırmasından dolayı Fotomaç ve Fanatik gazetelerinin editörleri tarafından oluşturulması istenmiştir.

3) Bu mesajın bana ulaşabilmesi için ya da benim dikkatimi celbetmesi için ne teknikler kullanıldı?
-Milli bir duygu uyandırması yani mesajın içeriği dolayısıyla ilgi çekilmesi sağlanmış aynı zamanda görsel kaynakların kullanılması ve yazım aşamasında karşılaştırma tekniğini kullanılması da ilgi çekmesini sağlamıştır.(her iki gazete içinde)
4) Benim dışımdaki insanlar nasıl algılıyor bu mesajı?-Benim algıladığım gibi bir karşılaşma yorumlaması şeklinde algılayanlar olabileceği gibi(her iki gazete içinde geçerli) Türk oyuncularını aşağılayıcı bir tutum sergileyen bir yazı olduğunu da algılayabilirler(Fanatik gazetesi için).Türk oyuncularını destekleyen nitelikte bir yazı olduğunu algılayabilirler(Fotomaç gazetesi için).
5) Bu mesaj kimlerin, değer yargılarını, dünyaya bakış açılarını ve çıkarlarını içeriyor kimilerinkini içermiyor?-Bu haber için değer yargısı konusunda karşılaştırma yapmanın pek doğru olmasını düşünmesemde Fanatik gazetesinde Alman oyuncuların daha güzel oynadığından bahsederken bence Alman halkının gururunu okşayacak bir haber olmuştur fakat;Fotomaç gazetesinde Türk oyuncuların iyi oynadığını Alman oyuncuların şanslı olduğu için kazandığından bahsederken de Türk halkının gururunu okşayacak tarzda bir haber olduğunu söyleyebiliriz.

5 Nisan 2012 Perşembe


İMKANSIZ DİYE BİR ŞEY YOKTUR!

Kansas'taki bir okulda iki kardeş çalışıyordu ve her sabah sınıftaki sobayı yakmak onların göreviydi.
Soguk bir günün sabahı, kardeşler sobayı temizlediler ve odunla doldurdular. Birisi bir şişe gazı odunların üstüne döktükten sonra ateşe verdi. O anda öyle bir patlama oldu ki, eski bina sallandı. Patlama sırasında büyü...k kardeş öldü, digerininde bacakları feci şekilde yandı. Daha sonra, şişeye yanlışlıkla benzin dolduruldugu ortaya çıktı.
Yaralanan çocugu tedavi eden doktor, çocugun bacaklarını kesmenin daha iyi olacagını söyledi. Anne ve babası yıkılmıştı. Zaten bir ogullarını yitirmişlerdi; şimdi de diger ogulları bacaklarını kaybedecekti. Fakat inançlarını kaybetmemişlerdi. Doktora kesme işlemini ertelemesini rica ettiler. Doktor kısa bir süre için bunu kabul etti. Anne ve baba çocuklarının bacaklarının iyileşmesi için dua ediyor ve hergün doktordan kesmeyi birgün daha ertelemesini istiyorlardı.
Bu, iki ay sürdü. Doktorla hergün tartışıyorlardı. Bu arada çocuklarını birgün tekrar yürüyebilecegine inandırıyorlardı. Çocugun bacakları kesilmedi ama sargılar açıldıgında, sag bacagının digerinden altı cm. daha kısa oldugu ortaya çıktı. Sol ayagındaki parmaklar da neredeyse yoktu. Fakat genç adam kararlıydı. Acılar içinde kıvranmasına ragmen, hergün egzersiz yaptı ve nihayet bir iki adım atmayı başardı. Genç adam; daha sonra koltuk degneklerinden de kurtuldu ve yürümeye, sonra da koşmaya başladı.
Bu genç adam koştu, koştu ve koştu. Neredeyse kesilmek üzere olan bacakları ona bir dünya rekoru bile kazandırdı. Bu genç adam Glenn Cunningham'dı.
''Dünyanın En Hızlı İnsanı'' olarak tanınan gence, Madison Square Garden'da yüzyılın sporcusu ünvanı verildi.

Yüreginin ve iradenin gücünü eger son damlasına kadar kullanırsan, başarı kaçınılmaz sonuçtur.

İMKANSIZ DİYE BİR ŞEY YOKTUR!

Japon çocuğun tek hayali çok ünlü bir karateci olmaktı. Fakat ailesi buna izin vermezdi. Bir gün talihsiz bir kaza sonucu çocuk sol kolunu kaybetti.

Ailesi çocuğun moralinin çok kötü olduğunu görünce ona bir karate hocası tuttu. Hoca ilk dersinde çocuğa karsısındakini sağ koluyla tutup üstünden savurmayı gösterdi. Hatta ikinci, üçüncü ve sonraki bütün derslerde hep aynı hareketi yapıyorlardı.

Çocuk bir gün hocasına "hocam ben çok sıkıldım, artık başka hareketlere geçsek" dedi. Hoca ise bunu kabul etmeyerek dünyada bu işi en hızlı yapan kişi olmadıkça bitirmeyeceğini söyledi. Çocuk o kadar hızlanmıştı ki, hocasını bile göz açıp (bilgi yelpazesi.net) kapayıncaya kadar yerden yere vuruyordu. Bir gün hoca elinde bir kağıtla geldi kağıtta çocuğun gençler karate şampiyonasına katılabileceği yazıyordu.

Çocuk çok şaşırdı. Ertesi gün salonda ilk rakibinin karşısına çıkacakken heyecanla hocasına sordu, "hocam bu iş nasıl olur? Ben sadece tek hareket biliyorum kesin kaybederim" Hocası ise "sen sadece hareketi yap" cevabını verdi.

Çocuk ringe çıktı ve hareketiyle rakibini eledi. Hatta tek hareketle finale kadar çıktı. Finalde karşısında kendisinin iki katı birisi vardı. Önce çok korktu ama gene bildiği hareketi yaparak son rakibini de yendi ve şampiyon oldu.

Sevinçle hocasının yanına koştu ve sordu "hocam nasıl olur anlamıyorum, sadece bir hareket biliyorum, tek kolluyum ve şampiyon oldum" Hocası çocuğa baktı ve dedi ki, "senin yaptığın hareket karatedeki en zor hareketlerden biridir.

Ve bir tek savunması vardır o da, rakibin sol kolunu tutmak